Anadolu’nun Kadim Şehri İZMİR
“Yukarıda kızıla çalan gökyüzü, Bornova tarafında dağlar mavinin her tonunda, önce pembelik, ardından kızıllık… Aman Allah’ım! Aman Allah’ım!” Madame Bovary’nin yazarı Gustave Flaubert, 26 Ekim 1850 günü İzmir’e gelince bu sözler dökülmüş ağzından…
Hatta şehri hiç görmeyen Victor Hugo öyle etkilenmiş ki, “İzmir bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla. Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir.” diyerek İzmir hakkında bir şiir yazmış…
İzmir’in benim kalbimde de özel bir yeri var. Anneannem, eşi vefat edince yetim kalan annemi daha iyi eğitim alması için İzmir’e teyzemin yanına yollamış. Gençlik yılları İzmir’de geçen annem, sokak sokak anlatırdı bu şehri. Özlemle, sevgiyle bahsederdi.
Hala sıcacık olan anıları yüzünde tebessümler açtırırdı çiçek çiçek.
Gelin, şimdi hep beraber İzmir’e gidelim.
İzmir kadim bir şehir. Kökleri 8500 yıl öncesine uzanıyor. Smyrna derlermiş eski devirlerde İzmir’e. İyonlardan Perslere, Romalılardan Ceneviz ve Venediklilere, Moğollardan Osmanlılara kadar çeşitli medeniyetler gelip geçmiş bu şehirden. Çağlar boyu önemli bir ticaret merkezi olmuş. Bu sebeple farklı milletlerden insanlar İzmir mozaiğinin içinde yer almış. Avrupa’dan gelerek İzmir’e yerleşen Levantenler, Ortodoks Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve Türkler bir arada yaşamış yıllarca. İzmir, 18-19. yüzyıllarda İngiliz, İtalyan, Hollandalı ve Fransız tüccarların özellikle tercih etiği uluslararası bir liman kentiymiş.
Sosyal hayat da çok hareketliymiş o yıllarda. Sinema, tiyatrolar, gece kulüpleri gemilerle İzmir’e gelen ziyaretçilere çeşitli olanaklar sunuyormuş.
Osmanlı’nın çok uluslu liman kenti İzmir’i, masallarından tanıdığımız Hans Christian Andersen’in 1841 yılında şehre yaptığı gezide kaleme aldıklarıyla tanıyalım;
“Liman gemilerle doluydu, hilalli, kırmızı Türk bayrağının aralarında dalgalandığı buharlı gemiler demirlemişti; yaşmaklı Türk kadınlarını taşıyan bir kayık limana doğru kürek çekiyordu; içindeki beyaz, mumyalanmış tipler bana Romalıların cenaze törenlerini hatırlattı.”
“Evlerin çoğu kahverengiydi, çatıları ise tıpkı kuzeydekiler gibi kırmızı ve sivriydiler; hemen hemen her evin yanına bir selvi dikilmişti ve bizim kavaklarımız gibi uzun olan bu selviler kentin kapladığı bütün alanlara yayılıyordu. Kentin doğusunda yabancı
Konsoloslukların yaşadığı sahile yakın mahallelerde bütün milletlerin bayrakları dalgalanıyordu.”
Selvilerle bezenmiş olan bu güzel şehir, tarihler 15 Mayıs 1919′ u gösterdiğinde işgal edilir. İşgale karşı Konak Meydanı’nda ilk kurşunu sıkarak şehit edilen gazeteci Hasan Tahsin ile İzmir, Anadolu’daki Millî Mücadele’nin sembolü haline gelir.
9 Eylül 1922 sabahı Türk Ordularının İzmir’e girişi ile sona eren Kurtuluş Savaşı ve ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile şehir, Ege’nin incisi olarak yerini alır.
İzmir, günümüzde genç ve dinamik bir nüfusa sahip. Sıcakkanlı, sohbeti seven, yardımsever, güler yüzlü insanların şehri İzmir. Sizi rahatlatan, huzurlu kılan, denizin güzelleştirdiği insanların memleketi burası.
Tarihi birikimiyle ön plana çıkan bu kente adım attığınızda sizi Konak Meydanı karşılar. Burası tam 2500 yıldır İzmir’in merkezi. Meydanda yer alan tarihi Saat Kulesi İzmir’in sembolü. 1901 yılında açılan Çeşmeli Saat Kulesi Sultan 2. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü sebebiyle yaptırılmış. Saati, Alman İmparatoru 2. Wilhelm hediye etmiş.
Diğer önemli bir mekân Kemeraltı. Burası ülkemizin en büyük açık hava çarşısı. 270 hektarlık bir alana yayılmış, 15 bin civarında işyerinin olduğu devasa bir çarşı. Ne ararsanız var.
Kemeraltı’nın içinde ise şehirdeki hanların en büyüğü yer alıyor; Kızlarağası Hanı. Buranın Osmanlı’dan kalan hanlar arasında özgün bir yeri var.1744’te yaptırılmış. El sanatlarına ait birbirinden güzel hediyelik eşyayı buradan alabilirsiniz.
Kemeraltı bölgesinde bunun yanı sıra irili ufaklı pek çok han var. Abacıoğlu hanı, Arap Hanı, Büyük Demir Hanı, Büyük Karaosmanoğlu Hanı, Cambaz Hanı, Manisalıoğlu Hanı, Selvili Hanı Musevit Hanı bunlardan birkaçı.
Sırada Tarihi Asansör var. Muhteşem İzmir manzarası ile İzmir’in önemli turistik noktalarından biri burası. Bu asansör birbirinden 58 metre yüksekte olan iki caddeyi yani Şehit Nihatbey Caddesi ile Mithatpaşa Caddesini birbirine bağlıyor. 1907 yılında inşa edilmiş. Musevi iş adamı olan Nesim Levi tarafından yaptırılmış. Türkiye’de tek.
Ve meşhur Kordonboyu…
Kordonboyu, Alsancak’ta yer alıyor. Geçmişi 1850’lere kadar uzanıyor. Osmanlı’nın önemli liman kenti olan İzmir’in lavantenleri burada yaşarmış. Bu mekân o zamanlarda gelişim göstermeye başlamış. Kordonboyu bugün, 3 kilometrelik sahil şeridinde yer alan eski Rum evleri, modern apartmanlar ve Art Nouveau tarzı binalarla İzmir’in en önemli mekanlarından birisi durumunda. Deniz kıyısında sıralanmış kafeleri, yürüyüş yolları ve yeşil alanlarıyla cıvıl cıvıl olan Kordonboyu’nu mutlaka ziyaret etmelisiniz. Buraya Konak Meydanından yürüyerek ulaşabilirsiniz. Diğer semtlerden ise İZBAN ile ulaşım mümkün.
İzmir’in tarihi mekanları arasında camiler de yer alıyor. Bunlardan Kemeraltı cami 1671 yılında yaptırılmış. Bir diğeri olan Hisar Cami 1597-1598 yıllarında, Ali Ağa cami 1672 yılında, Abdullah Efendi Camii ise 1770 yılında inşa edilmiş. Bunlara ek olarak Başdurak Cami, Faik Paşa Cami, Fettah Cami, Kurşunlu Cami, Salepçioğlu Cami gibi camiler de ziyaret edebileceğiniz camilerden.
Gelelim Helenistik ve Roma döneminden kalma Smyrna Antik kentinin önemli bir bölümü olan Kadifekale’ye. Burası antik kaynaklarda pagos kalesi olarak anılıyor. Bir zamanlar surlarla çevreliymiş. Kadifekale yani Smyrna Akropol tepesi tüm İzmir körfezini görebileceğiniz bir yer. Bölge, zamanında kentin savunma merkezi ve kutsal alanıymış. 14. yüzyılda Türklerin eline geçmiş.
Smyrna Agorası olarak adlandırılan yer İzmir’de görmeniz gereken eşsiz mekanlardan biri. Günümüzde Konak ilçesinde yer alan agora, MÖ 4.yüzyılda kurulmuş. Dünyada bir şehrin ortasında ayakta kalan en büyük agoralardan biri. Burayı gezerken Roma dönemi insanının gündelik yaşamına ait izlere tanık olabilirsiniz. Smyrna Agorası, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alan İzmir Tarihi Liman Kenti’nin önemli bir parçası.
İzmir’e geldiğinizde Karşıyaka İlçesi’nde yer alan Latife Hanım Köşkü bir diğer ziyaret yeriniz olmalı. Bu köşk, Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın ailesinin mülkü. Aslına uygun olarak restore edilmiş. Köşk, Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın son günlerini geçirdiği ev olmasından dolayı ayrı bir önem taşıyor. 2008’de hizmete açılan mekânda Zübeyde Hanım ve Latife Hanımın balmumu heykelleri de yer alıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ü anmışken Alsancak’ta bulunan Atatürk Evi Müzesi’ni gezi listemize eklememiz gerekiyor. Burası 1875-1880 yılları arasında Takfor Efendi tarafından inşa ettirilmiş. Türk Ordusu İzmir’e girdiğinde burayı karargâh olarak kullanmış. Atatürk İzmir İktisat Kongresi için şehre geldiğinde burada çalışmalarını yürütmüş. Daha sonra Atatürk’e hediye edilen bu ev İzmir’e geldiğinde defalarca Atamızı misafir etmiş. Halen müze olarak kullanılıyor. Burası bir milli hazine.
Eğer “Gezmekten çok yoruldum, biraz da yeşillikler içinde dinleneyim” derseniz. O da mümkün İzmir’de. Tarihi dokusu, zengin bitki örtüsü ve kültürel aktiviteleriyle Kültürpark tam size göre. 1936 yılında açılan Kültürpark, şehrin kalbinde huzur bulacağınız bir yer. Ayrıca, içerisinde bulunan heykeller, anıtlar, sanat merkezleri, paraşüt kulesi, spor tesisleri ile ziyaretçilere farklı alanlarda seçenekler sunuyor. Kültürpark, Konak İlçesinde Mimar Sinan Mahallesi’nde yer alıyor. Buraya tren, metro, otobüs ve tramvay ile gitmek mümkün.
Sırada, tarihi MÖ.3000 yılının da gerisine uzanan Bayraklı’daki Smyrna- Tepekule Höyüğü var. Burası Smyrna yani İzmir’in ilk kurulduğu bölge. Homeros’un doğduğu Bayraklı Smyrnası antik çağda bir yarımada halindeymiş. Athena Tapınağı’nın yer aldığı bölge, açık hava müzesi halinde.
İzmir öyle çok medeniyete sahne olmuş ki bu bölgeyi gezmeye öyle bir iki gün asla yetmez. O nedenle gezi planınızı yaparken İzmir’e uzun bir süre ayırmanızı tavsiye ederim.
İşte gözleri kamaştıracak bir yer daha: Selçuk’taki Efes Antik Kenti…Adeta bir açık hava müzesi. Roma’nın önemli liman şehirlerinden biri olan Antik Efes, günümüze nefes kesecek eserler bırakmış. Artemis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi, Hadrian Tapınağı, Yamaç Evler…Hepsi muhteşem.
Bunun yanı sıra, aynı bölgede bulunan Ayasuluk Tepesi, Meryem Ana Evi ve Çukuriçi Höyük’ü de ziyaret etmelisiniz.
Şimdi de Bergama’ya; Pergamon Antik Kentine gidiyoruz. Burası da Efes Antik Kenti gibi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Akropol’de bulunan Trajan Tapınağı, Asklepion sağlık merkezi gibi, kalıntıları günümüze değin gelmiş yapılar oldukça etkileyici.
Rotanızı Torbalı’ya çevirdiğinizde bir başka antik kent sizi bekliyor olacak; Metropolis Antik Kenti. Ana tanrıça kenti anlamına gelen kent, MÖ 3. yüzyılda kurulmuş. Burası, Torbalı’nın ilk yerleşim yeri. Kentte yer alan Atrium, Zeus ve On İki Tanrı tapınakları Roma döneminden kalma.
Zeytin ve zeytinyağına düşkün olanlar için bir ziyaret yeri önerimiz var; Klazomenai Antik Kenti. Burası Urla sınırları içinde yer alan eski bir İyon şehri. Kentin özelliği ise zeytinyağının fabrika koşullarına yakın üretildiği eski bir tesise sahip olması. Burası 2005’te aslına uygun restore edilmiş.
İşte bir başka rota daha; Teos Antik Kenti. Sığacık’ta yer alıyor. İyon kolonisi olarak kurulan şehirde tiyatro, liman kalıntıları, agora ve o dönemin en ünlü Dionysos Tapınağı bulunmakta. Bunun yanı sıra, ziyaret esnasında göreceğiniz Teos antik zeytin ağacı sizi 2000 yıl geriye götürecek çünkü bu ağaç gerçekten 2000 yıldır bu şehre bekçilik yapıyor.
İzmir gez gez bitmiyor. Öyle bir dokusu var ki, adım attığınız her mekân size farklı bir seçenek sunuyor. İzmir ziyaretinizi müzelerle taçlandırmak isterseniz, işte size çoğu Konak’ta yer alan müze önerilerimiz:
İzmir Arkeoloji Müzesi – Konak
İzmir Tarih ve Sanat Müzesi – Konak
İzmir Etnografya Müzesi – Konak
Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi – Konak
Ege Üniversitesi Özel Etnografya Müzesi – Bornova
Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi – Konak
Necdet Alpar Mask Müzesi – Konak
Selçuk Yaşar Resim Müzesi ve Sanat Galerisi – Konak
TCDD Müze ve Sanat Galerisi – Konak
Ticaret Odası Müzesi – Konak
İzmir Neşe ve Karikatür Müzesi – Konak
Kâğıt ve Kitap Sanatları Müzesi – Bornova
Radyo ve Demokrasi Müzesi – Konak
Hamza Rüstem Fotoğraf Evi Müzesi – Karşıyaka
Kadın Müzesi – Konak
Bayrak Bilim ve Türk Bayrakları Müzesi – Buca
İzmir’e gelip de doğa ve denizin tadını çıkarmadan olmaz. Bunun için de seçenek oldukça fazla. Aradığınız şey doğal güzellikler, plajlar, pırıl pırıl bir deniz ise rotanızı Urla, Seferihisar, Foça, Çeşme, Balıklıova, Bademli, Ilıca, Alaçatı, Karaburun gibi yerlere çevirebilirsiniz.
Güzel İzmir’in tadını çıkarmanız dileğiyle.
ELİF OVAR
The Ancient City of Anatolia: Izmir
“The sky above, tinted with crimson, the mountains towards Bornova in every shade of blue, first a blush of pink, then a deep red… Oh my God! Oh my God!” These were the words of Gustave Flaubert, the author of Madame Bovary, when he arrived in Izmir on October 26, 1850.
Even Victor Hugo, who had never seen the city, was so captivated by its charm that he wrote a poem, describing it as: “Izmir is a princess, so beautiful with her little hat. Blissful springs always respond to her call.”
Izmir holds a special place in my heart as well. After the passing of my grandfather, my grandmother sent my mother, who had become an orphan, to live with her aunt in Izmir for a better education. My mother spent her youth there and would describe the city street by street, always with longing and affection. Her memories would bloom on her face like flowers, bringing warm smiles.
Now, let us all journey together to Izmir.
Izmir is an ancient city with roots reaching back 8,500 years. It was once known as Smyrna in ancient times. Various civilizations have passed through this land: from the Ionians to the Persians, from the Romans to the Genoese and Venetians, from the Mongols to the Ottomans. It has been a crucial trade hub for ages. This historical role attracted a mosaic of people: Levantines from Europe, Orthodox Greeks, Armenians, Jews, and Turks lived side by side for centuries. In the 18th and 19th centuries, Izmir was an international port city preferred by British, Italian, Dutch, and French merchants.
Social life was vibrant in those times. Cinemas, theaters, and nightclubs offered various entertainment options for visitors arriving by ship.
Let us get to know Ottoman-era Izmir, the multicultural port city, through the writings of Hans Christian Andersen, famed for his fairy tales, who visited the city in 1841:
“The port was full of ships; among them were steamers flying the red Turkish flag with a crescent moon. A boat carrying veiled Turkish women was rowing toward the harbor; the white, mummified-looking figures inside reminded me of Roman funeral processions.”
“Most of the houses were brown, with red, pointed roofs much like those in the north; almost every house had a cypress tree planted beside it. These tall trees, like our poplars, stretched across the entire city. In the east, near the shore where foreign consulates were located, flags of every nation fluttered.”
This city adorned with cypress trees was occupied on May 15, 1919. With the martyrdom of journalist Hasan Tahsin, who fired the first bullet against the occupation in Konak Square, Izmir became a symbol of the National Struggle in Anatolia.
The occupation ended with the entry of Turkish forces into Izmir on the morning of September 9, 1922, marking the end of the War of Independence and the birth of the Republic of Turkey. Izmir then took its place as the Pearl of the Aegean.
Today, Izmir boasts a young and dynamic population. Its people are warm-hearted, friendly, helpful, and cheerful. It’s a city that soothes you, enriched by the sea and shaped by its people.
As you step into this historically rich city, you are greeted by Konak Square, the center of Izmir for 2,500 years. The historical Clock Tower, located in the square, is a symbol of the city. Built in 1901 to commemorate the 25th anniversary of Sultan Abdulhamid II’s ascension to the throne, the clock was a gift from German Emperor Wilhelm II.
Another significant spot is Kemeraltı, the largest open-air market in Turkey. Spanning 270 hectares, it houses approximately 15,000 businesses. You can find almost anything here.
Within Kemeraltı lies the city’s largest inn: Kızlarağası Han. Built in 1744, this inn has a unique place among Ottoman-era inns. You can buy beautiful handcrafted souvenirs here.
There are also many other inns in the Kemeraltı area, including Abacıoğlu Han, Arap Han, Büyük Demir Han, Büyük Karaosmanoğlu Han, Cambaz Han, Manisalıoğlu Han, Selvili Han, and Musevit Han.
Next is the Historical Elevator, one of Izmir’s key tourist attractions offering a stunning city view. It connects two streets 58 meters apart—Şehit Nihatbey Street and Mithatpaşa Street. Built in 1907 by Jewish businessman Nesim Levi, it is unique in Turkey.
And of course, the famous Kordonboyu…
Located in Alsancak, Kordonboyu dates back to the 1850s. It started developing when the Levantines, who were prominent in Ottoman Izmir, settled there. Today, it is one of Izmir’s most iconic areas, stretching along a 3-kilometer coastline with cafes, walking paths, and green spaces. You can reach it on foot from Konak Square or via İZBAN from other neighborhoods.
Izmir also features many historic mosques. Kemeraltı Mosque was built in 1671; Hisar Mosque in 1597-1598; Ali Ağa Mosque in 1672; and Abdullah Efendi Mosque in 1770. Additional ones worth visiting include Başdurak Mosque, Faik Paşa Mosque, Fettah Mosque, Kurşunlu Mosque, Salepçioğlu Mosque, and more.
Next, we visit Kadifekale, the ancient Smyrna Acropolis. Known as Pagos Castle in ancient texts, this hill once surrounded by walls offers panoramic views of the Gulf of Izmir. It was a defensive and sacred site, later captured by the Turks in the 14th century.
Smyrna Agora, another must-see, is located in the Konak district. Founded in the 4th century BC, it is one of the largest agoras in the world still standing in the heart of a city. You can witness everyday life from Roman times here. It’s part of the Izmir Historical Port City, listed on the UNESCO World Heritage Tentative List.
Another must-see is the Latife Hanım Mansion in Karşıyaka. This house belonged to the family of Latife Hanım, wife of Mustafa Kemal Atatürk. It has been restored and holds great significance as the place where Atatürk’s mother, Zübeyde Hanım, spent her final days. Opened in 2008, the mansion also houses wax figures of Zübeyde Hanım and Latife Hanım.
Speaking of Atatürk, don’t miss the Atatürk House Museum in Alsancak. Built between 1875 and 1880 by Takfor Efendi, it served as a headquarters when the Turkish Army entered the city. Atatürk conducted his work here during the Izmir Economic Congress and stayed here multiple times. Now, it functions as a museum—a national treasure.
If you’re tired from sightseeing and want to rest amidst greenery, head to Kültürpark. Opened in 1936, it is a peaceful spot in the heart of the city. With its statues, monuments, art centers, parachute tower, and sports facilities, it offers something for everyone. Located in Konak’s Mimar Sinan neighborhood, it is accessible by train, metro, bus, and tram.
Another historical spot is the Smyrna-Tepekule Mound in Bayraklı, dating back to before 3000 BC. This is the original site of ancient Smyrna, and the area with the Temple of Athena now functions as an open-air museum.
You’ll quickly realize that exploring all the ancient sites of Izmir takes more than a few days. Plan to stay longer to truly experience it.
Now, prepare to be dazzled by another gem: the ancient city of Ephesus in Selçuk. Like an open-air museum, this once-prominent Roman port city has left behind breathtaking monuments: the Temple of Artemis, Celsus Library, Hadrian Temple, and Terrace Houses.
Also visit Ayasuluk Hill, the House of Virgin Mary, and Çukuriçi Mound nearby.
Let’s head to Bergama and the ancient city of Pergamon, another UNESCO World Heritage site. The ruins of the Trajan Temple and Asklepion health center atop the Acropolis are awe-inspiring.
In Torbalı, the ancient city of Metropolis awaits. Meaning “city of the mother goddess,” it was founded in the 3rd century BC and is the first settlement of Torbalı. Notable Roman ruins include the Atrium, the Temple of Zeus, and the Temple of the Twelve Gods.
Zeytin and olive oil lovers should visit the ancient city of Klazomenai, located in Urla. This Ionian city is home to an ancient olive oil production facility, restored in 2005.
Another impressive site is the ancient city of Teos in Sığacık. Founded as an Ionian colony, it includes a theater, harbor ruins, an agora, and the most famous Temple of Dionysus. During your visit, you’ll also encounter a 2,000-year-old olive tree that still watches over the city.
Izmir is a place of endless exploration. Every step offers something unique. If you want to crown your trip with museums, here are some suggestions, most located in Konak:
- Izmir Archaeological Museum – Konak
- Izmir Museum of History and Art – Konak
- Izmir Ethnography Museum – Konak
- Ahmet Piriştina City Archive and Museum – Konak
- Ege University Private Ethnography Museum – Bornova
- Ümran Baradan Toy and Game Museum – Konak
- Necdet Alpar Mask Museum – Konak
- Selçuk Yaşar Art Gallery and Museum – Konak
- TCDD Museum and Art Gallery – Konak
- Chamber of Commerce Museum – Konak
- Izmir Joy and Cartoon Museum – Konak
- Museum of Paper and Book Arts – Bornova
- Radio and Democracy Museum – Konak
- Hamza Rüstem Photography House Museum – Karşıyaka
- Women’s Museum – Konak
- Museum of Flags and Turkish Flags – Buca
And of course, a visit to Izmir is incomplete without enjoying its natural beauty and sea. If you’re looking for beaches, clear waters, and serene landscapes, head to Urla, Seferihisar, Foça, Çeşme, Balıklıova, Bademli, Ilıca, Alaçatı, or Karaburun.
Wishing you a wonderful time discovering beautiful Izmir.
ELİF OVAR